Çalışmalara gölün merkezi kesiminden (yandaki haritada ÇK-1) kalın (3 m) bir karot (dip çamuru) alınarak başlandı. Karot üzerinde her 5 cm’de bir alınan örneklerden kimyasal ve izotopik analizler yapıldı. Çamurlar içinde bulunan mikroskopik canlı kalıntıları (polen, diyatom ve ostrakod) uzmanlar tarafından çıkarılarak tanımlandı ve bollukları belirlendi. Her bir canlı grubu genellikle iklim değişimine açık tepkiler veriyor.
Aşağıdaki karot göl incelemelerinin bazı sonuçları gösteriliyor. En soldaki sütunda karotun görünüşü ile çamurların türü ve rengi veriliyor. Farklı seviyelerin yaşı takvim yılı cinsinden karşılarına yerleştirilmiştir. Yaşlandırma için çamurların içindeki bitki kırıntılarında bulunan Karbon-14 (14C) atomlarının sayısı laboratuvarda sayılıyor. Böylece kesin yaşları söylenebiliyor. Buna göre karotun ortası İstanbul’un Türkler tarafından fethedildiği sıralarda (MS 1450); karotun tabanı ise MS 500’de oluşmuş.
Polenler, çiçekli bitkilerin çok küçük üreme birimleridir. Şekle göre çalı ve ot polenleri MS 800 ile 1430 arasında azalıyor. Bu, kuraklığı gösterebilir. 1500 yılından günümüze ise ağaç polenleri azalıyor. Bu ise artan insan nüfusundan kaynaklanabilir. Ağır oksijen grafiği (d-18O) MS 750-900 arasında çok ciddi azalma gösteriyor. 1400-1500 arasında da değerler düşük seyrediyor. Genelde, küçük 18O değerleri soğuk ve kurak dönemleri anlatır. Mn ve Ni/Al oranı 750-900 yılları arasında en düşük değerine ulaşır. Bu, göl tabanında oksijenin bol bulunduğunu, yani sığlığı gösterir.
Son iki sütun diyatom adı verilen su yosunları ile ilgilidir. Planktonik diyatomlar su kütlesi içinde yüzerler; bentonikler ise dipteki çamurlarda yaşarlar. Bentonik diyatomların arttığı seviyeler (MS 800-1200 arası) gölün sığ olduğu zamanlardır. Göl sığlığı ise yağışın azlığından yani kuraklıktan kaynaklanır.
Çamurların sabit hızla biriktiği kabul edilirse, Çubuk gölü tabanındaki 50 m çamurun 14.000 yılda biriktiği hesaplanır. Bu, gölün yaşına, yani heyelanın oluşma yaşına karşılık gelir. Bu zamanda, 16 bin yıl önceki son buzul çağından çıkılarak Bolling-Allerod Ilık Dönemi denen bir çağa girilmiştir. Yağış ve sıcaklıklar oldukça artmıştır. Bu koşullar altında bir depremin tetiklediği heyelan işte bu güzelim Çubuk gölünü oluşturmuştur.